Olup biteni değiştirmenin olanaksızlığını bildiren sıcak yaşlar akıyordu...


Görmek istemeyenler kadar kimse kör değildir.



Ömür kısa, acılar uzundur. Hepimiz bu dünyaya birbirimize yardım etmek için geldik
Aslında... Senin adın bile geçmedi...
Ama...
Ben seni hiç unutmadım...






Birini sevmeye beni benden daha iyi kimse ikna edemez, biliyor musun...





Susmak da aşkın yollarından biriymiş. Bunu öğrendim...
Susulmuş çok aşkım yok ama aşktan sustuğum çok hikayem var desem...



Yüzüne bakıp her şeyi unutmayı ve onunla her şeye
yeniden başlamayı beklersin...





Merhamet ederek sevmenin "sevmekle" bir ilgisi olmadığını üzülerek anlıyor sonunda...


Aşk da yazı gibidir
Yok oldu demekle yok olmaz
Öldü demekle ölmez.
Biçim, üslup değiştirir ama ölüp yok olmaz.
Tıpkı yazı gibi, aşktan da vazgeçilmez.



Dip o kadarderin ve esnek bir şey ki, inanamayacaksın.
Hep daha, daha, daha da dip var.
Ve o dip, garip bir esneklikle insanı yukarı fırlatıyor sonunda.






Soru: "Hayatında birisi mi var?"
(alt metin: "Yok değil mi?")
Cevap: "Yok"
Soru: "Ama bana hiç öyle gelmiyor?.."
(Alt metin: "Ya bir daha söyle! Olmadığına ikna et beni!")



Ağlarken, aslında her şeye birden ağlıyoruz...
Ama en çok, emeğe duyduğumuz aşk yüzünden,
emeğe duyulan aşkla ağlıyoruz...



Ne kadar farklı başlasa da,
her aşkın aynı yerde noktalandığına inanıyor insan.



Aşk olasılıksızlarla çıkıp gelir.


Computer Blogs - Blog Catalog Blog Directory BlogKüme'yi destekliyorum