Bir zamanlar yazılarını yazmak için okyanus sahillerine giden bir adam varmış. Her sabah çalışmaya başlamadan önce yaptığı yürüyüşlerin birinde, plaja doğru baktığında dans eder gibi hareketler yapan bir insanın süliletini görmüş. Yaklaştıkça bunun genç bir adam olduğunu ve dans etmediğini, birkaç adım koştuktan sonra yerden aldığı bir şeyi yumuşak hareketlerle okyanusa fırlattığını görmüş. Ona seslenmiş:
-Günaydın ne yapıyorsun böyle?
-Günaydın ne yapıyorsun böyle?
Genç adam durmuş, başını kaldırıp cevap vermiş.
-Okyanusa denizyıldızı atıyorum.
-Sanırım şöyle sormalıyım neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?
-Sanırım şöyle sormalıyım neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?
-Güneş çok yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.
-Ama delikanlı, görmüyor musun, kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya deniz yıldızıyla dolu. Hiçbir şey farketmez.
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir denizyıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir denizyıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
-Bunun için farketti.
Bu cevap adamı şaşırtmış, ne söyleyeceğini bilememiş. Geri dönmüş, yazısının başına geçmek
üzere kulübesine gitmiş. Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş.
Nihayet akşama doğru fark etmiş ki o koca bilim adamı, o büyük şair bu gencin davranışının özünü kavrayamamış. Çünkü bu gencin aslında yaptığının evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu anlamış. Sabah olduğunda, bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış. Yataktan kalkmış, giyinmiş, sahile inmiş, o genci bulmuş. Ve bütün sabahı onunla okyanusa denizyıldızı atarak geçirmiş.
10:35 |
Category:
İpek ONGUN
|
2
yorum
Comments (2)
Harikasın.Tavsiye kitaplarını sırasıyla okuyacağım .sevgiler.
Çok teşekkür ederim. beğendiğine çok sevindim.sevgiler.