Uzakta kaldığı halde anılar insanın yanından ayrılmıyorlardı, ama objeler, beraberinde taşınmasına rağmen ne kadar uzak duruyorlardı.


Hayatın akışı çok nadiren insanın kendi eline geçer, ve o anları da insan zaten farketmeden geçirir. Zayıflığını ise ancak kaderin kendisini yendiği zaman fark eder. o zaman da yapacak pek bir şey kalmamıştır.


Kader zaten bu değil midir? Hayat insanın kendi arzusu, kontrolü dışındaki sürüklenişi değil miydi? tesadüf eseri kaderin getirdikleri hayallere uyuyorsa şans denilip geçiliyordu. Yoksa adı sadece "kader" olarak anılıyordu.



HAYATTA HERŞEYDEN KAÇMAMIZ İMKANSIZ...


Aldatılmışlığı aldatarak daha katlanır hale getireceğini sanıyordu insan. Ama hep aksi oluyordu.



-Eskiden kopmak kolay mı hatıralar bırakır mı insanı?
-Eskiden kopamazsan günü yaşayamazsın.



Arkada bıraktığı sevdikleri kadar özleyecekti bu toprakları. Bir avuç aldı. Ellerini yıkar gibi toprağa dolaştırdı avuçlarında. Parmaklarının arasından akışını hissetti. Aynı hayatın durdurulmaz akışı gibi...



Yeter ki, sevdiklerin bir daha hiç göremeyeceğin kadar uzak olmasın. Özlem o zaman yaman olur.

Yalnızlık iliklerine soğuk gibi işliyordu.


Özlemek ancak sevdiklerin olduğu müddetçe yaman olur.

Vedalaşmalar sadece sahnede olur zannederdim. Demek ki ben senelerce hayatın provasını yapmışım.

İnsana en büyük kötülük, kendi düşüncesiz kararlarından gelir.

Ne yapsalar, ne kadar mutlu olsalar, en keyifli anlarında bile hüzün onları yakalıyordu. Aslında hüzün hep onlarla beraberdi.



Hayatta hiçbir şeye sevinmek için acele etme, üzülmek için de...

Comments (0)

Computer Blogs - Blog Catalog Blog Directory BlogKüme'yi destekliyorum